Huong Pagoda nam-ı diğer Perfume Pagoda…
Öncelikle burasının devasa olduğunu ve sadece bir tapınaktan ziyade muazzam bir kompleks olduğunu söylememiz gerekli. Burasının çarpıcı yanı ise, kompleks nehir kenarından başlayıp en sonda yer alan dağın zirvesindeki Huong mağarasında son buluyor. En sondaki mağaraya ulaşmak için uçurum kenarından bir patikada yürüyorsunuz. Şunu söylemeden geçmeyelim, burası Vietnam’da en yoğun rağbet gören tapınaktır. Tet döneminden sonra insanlar yeni yıllarının iyi geçmesi dilekleri ile buraya akın ediyor. Yani buraya gitmek istiyorsanız bizim gibi Tet’ten bir hafta sonra gitmek pek akıllıca değil.
Peki burasının “Perfume” pagoda olarak anılmasının sebebine gelecek olursak; efsaneye göre dağın üzerinde yetişen çok güzel çiçekler var ve bunlar yazın solup toprağa karıştığında, zamanla topraktaki su ile bütünleşerek mağaraya sızıyor ve mağaranın çiçek gibi kokuyor olmasıymış. Biz çok inanmadık.
Bizim hikaye ise şöyle başlıyor; Hanoi’den günübirlik bir turla yola çıktık yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra Lang Yen kasabasına vardık. Burada ise bizi resmen demir teneke sallara alıp bir kişi yine kürekle 1 saat götürdükten sonra kompleksin nehir kenarındaki girişine vardık. Çok değişik bir tecrübeydi; biz gittiğimizde hava pusluydu. Oynayanlar bilir atmosfer az buçuk Silent Hill’e benziyordu. Neden az buçuk; çünkü bizle birlikte 100 tane daha sal vardı.
Vardığımızda sağlı sollu restoran ve satış dükkanlarıyla dolu geniş bir yoldan komplekse girdik, ilk tapınağı ziyaret ettikten sonra dağın zirvesine doğru yola çıkmak için iki seçeneğimiz vardı; ya yürüyecektik ya da teleferiğe binecektik. Rehberimizden ve internetten çıkarımlarımızla çıkışı teleferik ile, dönüşü ise yürüyerek yapmaya karar verdik.
Teleferik ile çıkarken bazı noktalarda gerçekten mistik bir ortamın içindeydik. Yar ve yamaçların ortasından, yer yer tepelerin üstünden yemyeşil bir görseli sentezleyerek ilerliyorsunuz ve hava hafif puslu. Daha öncede teleferiğe binmiştik fakat burası kesinlikle yaşamaya değer bir tecrübeydi.
Yukarı vardığınızda ise tepedeki 2-3 adet tapınak ,sağda solda sunaklar şeklinde ilerliyorsunuz. Yürüme parkuru sizi dağın eteklerindeki patikadan (bayaa büyük) en son Huong Pagoda’ya götürüyor. Burası aslında bir mağara. İnsan eliyle yapılmış bir yapısı yok. Sadece içine yanarlı dönerli bir Buddha heykeli koymuşlar. Bildiğiniz Buddha’nın kafasının etrafında hareler vardı ve yanıp sönüyordu. Fakat insanlar dağdan sızan duvardaki suyu yüzlerine ve eklem yerlerine sürmesi bize garip gelmişti. Burayı ziyaret ettikten sonra dönüşe koyulduk fakat kalabalıktan ve oyalanmayı sevdiğimizden yürümek için biraz gecikmiştik.O yüzden tekrar teleferiğe binerek aşağıya indik ve dönüş yolunda da aynı süreçten geçtik. Akşam saatlerinde Hanoi’ye vardık.
Son olarak burası bizi lokasyon olarak değil, yolculuk ve macera ikilemiyle vurdu. Kapanışta T.S. Eliot’ın “The journey, Not the destination matters…” sözünün burası için cuk oturduğunu söyleyebiliriz.
“Perfume Pagoda” için bir yorum