Kendini güçlü hissetmenin bir başka yolu
Villarrica volkanı tırmanışı şüphesiz Pucon’un en popüler aktivitesi. Tepeye tırmanmış olmanın verdiği haz bir yana tepesindeki manzara kadar başarılı başka bir yer daha varsa o da Cañi Tırmanışı’dır.
Peki neresi burası?
Santuario El Cañi yani Cañi Koruma Alanı, Şili’nin ilk özel girişim orman koruma alanı. 1990 yılında Lahuen vakfı tarafından ormancılık faaliyetlerinden korunması amacıyla satın alınmış 500 hektar büyüklüğünde bir araziyi kaplıyor. Koruma alanı, sonrasında eko turizmi desteklemek amacıyla yürüyüş yapılabilecek şekilde işaretlenmiş ve haritalandırılmış. 2004 yılına gelindiğinde koruma alanının yönetimi yakındaki Pichares köyündeki insanlara devredilmiş. Bu yönüyle yerel işbirliğiyle doğal koruma alanında dünyadaki en iyi örneklerden biri.
Özel aracınızla gidebileceğiniz gibi Pucón’dan kalkan Huife otobüsleriyle yarım saatte ulaşabilmek mümkün. Otobüsle giderseniz direk giriş gişesinde iniyorsunuz ve bileti aldıktan sonra (kişi başı 4000 CLP) yürüyüşe başlayabiliyorsunuz. Aracınızla giderseniz biletinizi alıp ilk 2 km.’lik bölümü pas geçebilirsiniz fakat o noktadan itibaren çok dik bir tırmanış başladığı için bu ilk safhayı yapmak ısınmak için tavsiyemizdir.
Toplamda yol gidiş dönüş 17 km ve 1000 metre kadar tırmanma yapılıyor. Yaklaşık 4 saatte çıkıp, 2,5 saatte iniyorsunuz.
Bizim tecrübemize gelince, evlerinde kaldığımız Micha zaten bir hiking gurusu idi. Burayı gelmemizi ilk başta o önermişti ve şansımıza ki 2 arkadaşı Nia ve Stron ile birlikte Cumartesi Cañi’ye çıkacaklardı. Biz de onlarla birlikte gitmeye karar verdik.
Sabah 8:45 gibi evden tabanvay ayrıldık. Ana yoldan otobüse binip Cañi’ye vardık. Giriş ücretlerini ödedikten sonra ilk 2 km’lik ısınmayı tamamladık.
Giriş gişesi arkası
Bu parkuru anlatırken 4 bölüme ayırmakta fayda var. İlk olarak zorlayıcı 2,5 km’lik çok dik bir tırmanış başlıyor ta ki Refiguo Aserradero’ya kadar. Bu tarz çıkışlarda yürüme çubukları gerçekten faydalı; biz de yanımızda 2 adet getirmiştik. Buna rağmen zorlayıcı çıkışta bazı yerlerde tıkanıp kaldığımızda Micha ekipteki herkesi motive ediyordu. En önemli taktiklerinden birisi az mola vermek, yavaş bile olsa normal nefes alabilecek şekilde yürümek. Bu şekilde derken ilk bölüm Refugio Aserradero’ya varmıştık bile ve ilk kısmı tamamladığımız için mola verdik.
Refugiuo Aserradero 1998 yılında, 50 sene kadar faaliyet göstermiş bir keresteci binasının üzerine inşa edilmiş. (İspanyolca’da Aserradero Kereste Fabrikası demek) Şu anda 30 kadar kampçıyı misafir edebilecek bir barınak. Aynı zamanda hemen yanında bulunan dere su takviyesi sağlıyor.
İkinci bölüm yani Refugio sonrasındaki 3 kilometre daha az eğimli bir parkur. Fakat artık daha sık bir bitki örtüsünün içinden, biraz da sürtüne sürtüne ilerledik desek yeridir. Bu yolun da ilk yarısı Coigue ağaçlarının altında geçiyor. Bu ağaçlar bir çok türe özellikle kırmızı başlı ağaçkakan’a ev sahipliği yapıyor. Sonrasında Totora gölünün kıyısından yol alarak ilerledik. Bir bataklık – sulak alan olan göl 1970’lerde kurutulmuş fakat koruma alanı olduktan sonra tekrar sulak alana çevrilmiş.
Gölü geçtikten sonra artık 1400 metrelere gelmiştik ve üçüncü kısım olan bu yürüyüşte Coigue ağaçları yerlerini hafif hafif Arakorya’lara terk ediyorlardı. Bu renk cümbüşü ve alaca hal gerçekten muazzamdı. Yükseklikten olsa gerek hafif hafif yerde kar da görmeye başlamıştık. Çok geçmeden Laguna Negra – Kara Göl’e vardık. Burası aynı zamanda Cañi koruma alanı içerisinde resmi ikinci kamp alanı.
Laguna Negra’dan başlayan ve küçük bir daire şeklinde olan Göller parkuru bulunuyor. Yaklaşık 2,5 km olan parkur; 1 – 1,5 saatte bitiyor. Fakat Micha’nın önerisiyle burayı pas geçtik. Çünkü öğlen 4 sonrası hafif bir yağmur başlayacaktı. Burada ne kadar doğru bir karar verdiğimizi sonradan anladık.
Laguna Negra’da kısa bir nefes molasından kasların soğumaması için hemen son bölüme yani zirveye kalan son bir kilometreye başladık. Hali hazırda bir yamaçtan çıktığımız patikanın kısım kısım karla tamamen örtülmüş olduğunu gördükten sonra ilk şoku atlattık ve başladık. Yer yer el , diz üstünde zaman zaman yürüme çubuklarını saplayarak çıkıyoruz. Yanımızda Micha olmasaydı sanırım o noktada geri dönerdik.
Bu şekilde düşe kalka yarım saatlik son parkuru 45-50 dakikada ancak tamamladık. Fakat en sonunda zirveye “Mirador Melidekin” varınca bunca uğraşa çabaya değiyor. Açık bir havada 4 volkanı da görebileceğiniz bir yer. O gün hava bulutlu olduğundan biraz daha kısıtlı bir görsel sunsa da bu dünyada ne kadar ufak ve önemsiz olduğunuzu hissettiriyor.
Zirvede bir mola verdikten sonra Laguna Negra’ya geri inmeye başladık. Ama inmekten ziyade düştük ve yuvarlandık desek yeridir. Karla kaplı bir yamaçtan aşağı inmek gerçek anlamda biz ofis çalışanları için çok mücadele isteyen bir aktiviteymiş. Çamur kaplı ayakkabılarımız ve ıslanmış pantolonlarımız buna şahittir. Bir şekilde Laguna Negra’ya indikten sonra Micha, Nia ve Stron gölde yüzmeye karar verdiler; yanların herhangi bir yüzme kıyafeti olmadan sadece iç çamaşırlarıyla o soğukta suya girmek bizim sınırlarımız dışında bir şeydi. Göl çok sığ ve su da buz gibi olunca nispeten kısa sürdü. Yine de bizim açımızdan ilginçti.
Sonrasında bir yemek ve su molası verip aşağı inmeye hazırlanıyorduk ki çalıların arasında bir tilki çıktı. Kamp alanındaki insanlardan yemek aşırmaya alışmış olmasından birkaç adet fıstık ile kandırıp yakınımıza getirmeyi başardık. (Bu yaptığımızın aslında çok iyi bir şey olmadığını düşünüyoruz.) Ve bol bol fotoğrafını çektik. Sonradan internetten bakınca onun Patagonya Gri Tilki’si olduğunu öğrendik.
Laguna Negra üzerine gelen bulutlar ayrılma vaktinin geldiğinin habercisi
Saat artık 14:30’du ve yağmura yakalanmamak için inişe başladık. İniş taktiklerinden birisi de hafif dizleri kırıp hızlı şekilde adımları atarak ya da yavaşça koşarak inmeye çalışmak ve tabiki yine yürüyüş çubuklarının desteği ile birlikte. Bu şekilde geldiğimiz yolu 2 saatte aşağıya inerek tamamladık. Otobüs saatine dikkat etmek de fayda var. Bizimkisinin gelmesine daha varken ters yöndeki otobüs şoförü bizi alması ve manzara seyrederek dönmek bonus oldu.
Son olarak; yürüyüş rotasını merak edenler için Google Maps’te bir haritası bulunmakta. Link‘e tıklayabilirsiniz.
Santuario El Cañi’de kamp yapılabilir yerler ise;
Refugio Base: Giriş gişesinin yanındadır. Burada geceyi geçirebilir ve ertesi gün geziye başlanabilir.
Refugiuo Aserradero: Giriş gişesinden 4,5 km uzaklıkta ve yaklaşık 2:30 saatlik bir yürüyüş ile ulaşılmakta.
Laguna Negra: Buradaki kendi çadırınızla kamp yapmanız gerekli. Giriş gişesine 8 km, Aserradero Barınağı’na 3,5 km uzaklıktadır. Tur giriş gişesinde yaklaşık 3 saat ve Aserradero’dan 45 dakika sürer.
Bu yazımızı beğendiniz mi? Bir arkadaşınızla paylaşarak yayılmasına yardımcı olursanız çok seviniriz. Ayrıca yazılarımızdan haberdar olmak için takip etmeyi unutmayın.
Teşekkür ederiz!