Arjantin’in kuzeybatı(İspanyolca:NorOeste) bölgesi, bulunduğu yer ve And Dağlarının etkisiyle zamanlar çok ilginç kaya oluşumları, çölleri, yer yer bembeyaz tuz düzlükleri(salt-flats), şarap bağları ve rengarenk dağlarıyla doğanın farklı bir gizem yarattığı yerlerden. Üstelik Arjantin’in Avrupa kökeninin aksine yerli kabile etkisi oldukça baskın. Bu coğrafyada yaşamış Inka İmparatorluğu ve daha nice diğer yerlilerin soyundan gelenlerin günümüz şartlarına uyum sağlayarak el işleri, lamalar ve yemekleriyle And etkilerini hissetmenizi sağlıyor. Hatta coğrafyasının benzerlikleri nedeniyle Bolivya ve Peru kültürleri de benzerlik göstermektedir.
Özetle coğrafi şekilleri ve tonların çeşitliliği, toprağının canlı renkleri, çölleri, vadileri ve dağları, gün doğumu ve batımları, halkının gelenekselliği çekici yanları diyebiliriz.
Bu coğrafyayı gezmeye karar verdiğiniz anda anlayacaksınız ki Salta şehrini üs gibi kullanarak buradan araç kiralayarak gezmek popüler. Bu şekilde 7 ile 9 gün arasında bir rota planı yaparak keyifli bir yolculuk yapabilirsiniz. En popüleri de Salta’yı merkeze koyup 8 çizerek Kuzey ve Güney rotası olarak ikiye ayırabilirsiniz.
Güney Rotası, Salta’dan başlayarak önce Parque Nacional Los Cardones sonrasında Cachi ve Cafayate’ye sonrasında ise Route 68 üzerindeki Quebrada de Las Conchas vadisinden geçerek Salta’ya geri dönülerek gerçekleştiriliyor. Tabii tam tersi şekilde de gidilebilir. Bu yolculuk yeni yerler görmenin yanı sıra çok güzel bir manzara eşliğinde yolculuğa olanak sağlıyor.
Kuzey Rotası için: Arjantin’in Kuzeyi Arabayla Yolculuk Bölüm II

DESTİNASYONLAR
Biz kendi aracımızla güneyden geldiğimiz için 8 çizmek yerine bazı yerlere girip çıkarak daha düz bir rota izledik. İlk durağımız Quilmes Harabelerinden(1) başlayıp Salta’da(8) sonlandırdık. Quebrada de Las Conchas vadisini Cafayate şehrinden girip gördük ve geri dönerek kuzeye devam ettik. Gezdiğimiz destinasyonları ve rotamızın detaylarını aşağıdaki haritadan inceleyebilirsiniz.

Calchaqui Vadisi
Güney rotası genel olarak bu vadinin içerisinden geçtiği için yazmakta fayda var. Bu vadi aslında Arjantin’in Catamarca, Tucuman, Jujuy ve Salta eyaletlerinden geçiyor. Bu sebeple bir vadiden ziyade vadiler topluluğu demek daha doğru. Bu vadinin ortalarında yer alan bölgeler az yağış alması, 2000 metrede yer alması (az nemli) ve ılıman oluşu bu bölgeyi şarapçılığa uygun hale getirmiş. Özellikle Cafayate ve Cachi kasabalarının çevresinde toplanmış durumda. Bu vadi eski kabilelerin yaşadığı topraklar. Bu sebeple bir çok yerli kabile izine rastlamak mümkün.
Quilmes Harabeleri
Quilmes Harabeleri(Ruinas de Quilmes), aynı adı taşıyan Quilmes halkından kalan arkeolojik kazı alanıdır. Günümüzde Arjantin’in Tucuman eyaletinde de yer alan Calchaqui vadisinde yaşamış Pre-Kolombiyan (Kolomb öncesi) bir uygarlık olan Quilmes halkının eski yerleşim merkezi. Inka uygarlığının güneye doğru büyümesiyle sınır çatışması yaşasalar da vadide yaşamaya devam etmişler. Fakat İspanyolların bölgeye gelişiyle 130 sene büyük bir direniş göstermiş olsalar da en sonunda bozguna uğramışlar. Teslim olan Quilmes halkı o anda nüfusu 2600 kişiymiş. (Çok daha fazlası savaşta ölmüş). İspanyollar da uzun süre direniş gösteren bu halkı cezalandırmak için kalan nüfusu Buenos Aires’e sürmüş. Aç ve tedariksiz olan halkın sadece 400 kişisi bu yolculuğu tamamlayabilmiş. Bu olaydan ötürü ise Quilmes ismi Buenos Aires’e yakın olan bir kasabanın ismine verilmiş. 1888 yılında ise Alman bir göçmenin aynı isimle bu kasabada kurduğu bira işletmesi günümüzde Arjantin’in en büyük bira markası. Nereden nereye.

Harabeler, Arjantin’de Kolomb öncesi dönemden kalma en eski şehir yerleşimi olarak geçiyor. En iyi döneminde 6000 kişiyi barındıran şehir aynı zamanda iki adet gözcü tepesi ve tepesinde bir kale bulunduruyor. Şehir aynı zamanda çok büyük bir alana yayılarak halkın ihtiyaç duyduğu yiyecek ve su gibi elementleri de sağlayacak şekilde yapılanmış. Bu gelişmiş altyapı sayesinde Calchaqui vadisinde yaşayan diğer yerlilerle ve Inkalarla olan çatışmalarında her zaman üstün gelebilmişler. İspanyollar tarafından yıkılan şehrin, 30 hektarlık merkez şehir ve gözcü tepeleri restore edilerek 1977 yılında ziyarete açılmış. Bize göre çok da güzel bir iş çıkarmışlar. Ayrıca girişte yer alan ziyaret merkezi gerçekten güzel. Biz vardığımızda saat 16:00 gibiydi o sebeple kısa sürede gezdik ama yeterliydi diyebiliriz. Giriş ücreti ise 150 ARS (~ 2.5$)

Cafayate
Eski Diaguita yerlileri zamanında kurulmuş Cafayate günümüzde şarap bağlarıyla meşhur. Kasabanın kendisinin küçük olması ve Mendoza’nın aksine daha az turistik ve daha sakin havasıyla Cafayate’yi daha çekici hale getirmiş. Ayrıca, burası hem kırmızı (Malbec) hem de beyaz (Torrontes) şaraptan yapılmış dondurmaları ile de ünlüdür.
Biz Cafayate’ye vardığımızda kalacak yerimizi ayarlayamamıştık çünkü internet hiç bir seçenek çıkmıyordu. Kasabada hallederiz demiştik ama vardığımızda ne görelim mahşeri bir kalabalık adım atacak yer yok. O haftasonu Arjantin’de uzun haftasonu(long weekend) dedikleri tatil dönemiymiş ve de Cafayate’nin festivali o haftasonuymuş. Güç bela biraz pahalı da olsa kalacak yer bulabildik. Biraz bütçemizin üstünde olsa da otelin rustik havası gerçekten bizi etkilediğini itiraf etmeliyiz. O akşam dışarıda yemek yiyip biraz kasabanın havasını kokladıktan sonra otele döndük.

Cafayate Şarap Endüstrisi ve Bağ Bozumu
Cafayate şarapçılığı yerel olduğu kadar uluslararası olarak da ün yapmış. Çevresinde bulunan bir çok şarap bağı normal bağcılık faaliyetlerinin yanı sıra restoran ve otel olarak da hizmet vermekte. Merkezden mesafeler de uzak değil; bu sebeple yürüyerek ya da bisikletle bağ turu yapmak yaygın bir gelenek. Ayrıca Nisan ayında olan bağ bozum mevsiminde bağ evleri turistlere bu tecrübeyi edinmelerine fırsat veriyor.
Fincas Las Nubes – Bodega Jose Luis Mounier
Cafayate’den 6 kilometre uzaklıkta yer alan Jose Louis Mounier tarafından kurulmuş olan şarap bağı, dağ eteğinde 1800 metrede yer almakta. Şarap bağında tadım yapabileceğiniz ya da yemek yiyebileceğiniz alan ise size enfes bir manzara sunuyor. Üstelik fiyatları gayet makul. Tadım ve bağ turu sadece İspanyolca olduğundan bir katılmamıştık. Onun yerine huzur dolu manzara karşısına geçip meşhur Torrentes şarabının tadına vardık. Bu bağ aile işletmesi ve biraz daha lokal. Biz gittiğimizde fazla turist yoktu, bu sebeple sakinlik arayanlar için kesinlikle tavsiyemiz.

Piatelli
Cafayate’den 3 km uzaklıkta yer alan Piatelli, gerçek anlamda şık bir işletme. Aslen Sicilyalı bir aile tarafından Arjantin’in Mendoza şehrinde kurulmuş. Sonrasında Amerikalı bir iş adamı tarafından satın alınan Piatelli, Cafayate’de bir bağ açmış. Nispeten genç 2007 yılına dayanan üzüm bağları var. Fakat işletme çok profesyonel ve şık. Tabii fiyatları da biraz yüksek. Fincas Las Nubes gibi manzarası olmasa da ingilizce konuşan çalışanları, geniş bir menüsü bulunuyor. Biz vardığımızda kapısında belki de 50-60 araba park etmişti ve restoranı hınca hınç doluydu. Danışmadan tadım turunun zamanını sorduk yaklaşık 1 saat sonra başlayacaktı. Biz de restoranda bir şey yemeye niyetlendik ama masalar doluydu. Biz de bar taburesinde empanadaya razı olduk. Tadım turu ise hem Cafayate bağının geçmişinden hem de üretim yöntemlerinden bahsederek gayet güzel ve bilgilendiriciydi. Sonunda özel bir oda da her bir şarabın hakkında bilgi verilip denenmesi çok şık bir deneyimdi. Daha önce Kapadokya’da katıldığımızdan çok daha iyiydi diyebiliriz.
Festival (La Serenata a Cafayate)
İlk olarak 1970’lerde yerli bir sanatçının ön ayak olmasıyla Şubat ayının ortalarında bir konser olarak başlamış. Sonrasında çevre bölgelerinde katılım göstermesiyle etkinlik büyüyerek 3 günlük bir festival halini almış. Bu sürede her gece şehrin merkezinde kurulan konser alanında ülkenin dört bir yanından gelen sanatçılar (daha çok bölgesel folklorik müzikler) performans sergiliyor. Bu konser alanına girmek ücretli. Son seneler de ise biraz daha genç nüfusa yönelik olarak gündüzleri başka bir sahne kurularak başka sanatçılarla ( daha çok pop) devam ediyor. Ama bu sahnenin kurulduğu alan ücretsiz ve nasıl olduysa boya festivaline dönüşmüş durumda.
Biz de akşam konserinden önce Saat 16:00 civarında otele dönmüştük ve artık festivalin tadını çıkaralım diye düşündük. İlk olarak gençlere ait olan alana gittik. Boyanan bir çok kişi olduğunu görsek de temiz dönenler de vardı. Biz daha alana girer girmez zaten baştan aşağı boyandık. Sonra biraz daha ilerleyince üstümüzde sanatsal çalışıldı resmen.
Kulağımız ve burnumuzda bayaa köpük oldu. Bu hengameye 20 dakika dayanabildik, sonra geri otelin yolunu tuttuk. Akşam ise konsere katılabilir miyiz düşüncesiyle alana gittik fakat aşırı kalabalıktan rahatsız olup kapıdan geri şehrin meydanına döndük. Lokal bir sokak performansçısının konserine katıldık ve geceyi böyle noktaladık. Ertesi gün ise Cafayate’den ayrılarak Cachi’ye doğru yola koyulduk.
Quebrada de Las Conchas
Cafayate’den ayrıldıktan sonra ilk durağımız Türkçe adıyla Denizkabuğu Kanyonu oldu. Aynı zamanda Cafayate Kanyonu olarak geçiyor. Bu kanyon aynı ismi taşıyan Rio Las Conchas tarafından oluşturulmuş bir kanyon. Cafayate’den başlayıp La Vina’ya yaklaşık 90 kilometre kadar devam ediyor. 1995 yılında Doğa Koruma Rezervi ilan edilen kanyonda aynı zamanda Route 68 içerisinden geçiyor. Yol gayet keyifli ve süper manzaralar barındırıyor. Biz Cafayate’den Cachi’ye gitmeden önce bu yoldan 50 km kadar içeri gidip bazı güzel noktalarda durup doğanın bu güzelliğine şahit olduk.

Amfitiyatro
Nehir ve rüzgarın zaman içerisinde bir oyuk oluşturmasıyla meydana gelmiş. Önünde incik boncuk satan kişi sayısı fazla.

Gargante del Diablo
Islak sezonda oluşan derenin aktığı şelale ağzı. Kuru sezonda gidip görmek ve içine yürümek mümkün.

Mirador Tres Cruces
Kanyonun en geniş açıdan görülebileceği yer bu seyir tepesi.

Obelisk
Rüzgar sebebiyle oluşmuş bir toprak oluşumu.

Los Castilos
Erozyon sebebiyle kaleye benzeyen bir yapı almış.

La Casa de Los Loros
Bu oyuklu kayaç duvarda binlerce papağanın evi. Evet tropikal bölge olmasa da burda da papağan bulunuyor. Denk gelebilirseniz bir çoğunu havada ve öterken görebilirsiniz.
Sonrasında Cafayate’ye geri dönerek Route 40 üzerinden kuzeye doğru yol almaya devam ettik. Ve burada da ayrı bir kanyon olan Quebrada de Las Flechas’ın içerisinden geçtik. Cafayate’ye kadar gayet güzel olan Route 40 ne yazık ki sonrasında Cachi’ye kadar (150 km) tamamen toprak bir yol ve sürmesi oldukça zorlu. Bu yolda hava karardıktan sonra veya yağmur yağdığında yolculuk yapılması tavsiye edilmiyor belirtelim.
Quebrada de Las Flechas
Türkçe adıyla Oklar Kanyonu olarak geçiyor. Bu ismi almasında ise kanyonun içerisinde kirpi dikeni gibi uzanmış kaya oluşumları etkili olmuş. Cafayate-Cachi arasındaki bu kanyon Cafayate Kanyonu kadar uzun değil, yaklaşık 20 km kadar devam ediyor. Bu vadi de 1995 yılında Eyalet Ulusal Anıtı olarak tescillenmiş ve koruma altında. 20 km’lik kanyonda Ventisquero ve Flecha geçitleri turistlerin uğrak yerlerinden. Vadi baştan sona büyüleyici.

Cafayate’den öğle saatinde ayrılmış, günün kalanını da iki kanyonu gezerek harcamıştık. Üstüne yolun vasat bir durumda olması eklenince geceyi Cachi’de geçirme planımız ne yazık ki suya düştü. Biz de yol üzeri Molinos kasabasında bir konuk evinde kaldık. İtiraf edelim ki bu kadar kıyıda köşede kalmış bir kasaba için kaldığımız hostel gayet yeterliydi diyebiliriz.
Ertesi gün ise erken kalkıp yola koyulduk. Çünkü Cachi’yi görüp sonrasında Parque Nacional Los Cardones’e uğrayıp, 3457 metredeki Cuesta Del Obispo (Piskopos Geçidi)’dan geçip Salta’ya varmamız gerekiyordu.
Cachi
Cachi, İspanyol mimarisine sahip küçük bir kasaba. Fakat kasaba çevresinde bulunan bağ evleri, 5000 metreyi aşan zirvelere yakın olması ve de Ruta40’ın üzerinde bulunması sebebiyle küçük de olsa bir turistik cazibe merkezi haline dönüşmüş. Biz Cachi’de bir kaç saat geçirdik. Bu kısa gezimizde ise şehrin meydanını biraz dolaşma fırsatı bulduk.

Cachi Kilisesi
Bu kilise 16. yy inşa edilmiş fakat dış yapıları 18. yy’da tekrar yapılmış. Katedralin farklı yanı içerisindeki altar, şamdanlar vb. çevrede bulunan Fil Kaktüs’ünün odunu kullanılarak yapılmış olması.

Museo Arqueológico de Cachi Pío Pablo Díaz
Bu müze Cachi ve çevresinde önemli arkeolojik sahalarda bulunun milattan önce 10.000 yıl öncesine uzanan bir koleksiyona sahip. Daha çok Kolomb öncesi ve İspanyol koloni öncesi dönemlere ait olan bu eserler bu bölgede ( Calchaqui vadisinin kuzey bölümü) yaşamış yerlilerin anlaşılması için önem arz ediyor. Bu müzenin bulunduğu bina ise eskiden bir aileye aitmiş. 1970’li yıllarda müze haline gelen binanın ilk küratörü de Pio Pablo Diaz’mış. 1993 yılına kadar küratörlüğüne devam ettiren Diaz, müzede bulunan eserlerin bir çoğunun saha çalışmasında yer almış ve müzenin bugünlere gelmesine vesile olmuş. Giriş ücreti kişi başı 50 ARS.
Oliver Resto Bar
Cachi meydanında bulunan bir motor tutkununun mekanı. Duvarlar Oliver’ın yolculuk hikayesinin bir panaroması. Bir çok ülkeden hatıraları bulunuyor. 2017 senesindeki Arjantin ve Şili arasında 27 sınırı birden geçtiğini belgeleyen harita halen aklımızda. Sadece duvarlarını incelemek için bile girilebilir. Mekanı anlatacak olursak içeride oturulabileceği gibi dış mekanı da var. Fakat biz gölge alan kalmadığı için içeride oturduk. Menüsü genel anlamda pizza, makarna ve salatadan oluşuyor. Biz de pizza yedik, başarılıydı diyebiliriz.
Cafayate kadar olmasa da Cachi’nin de güzel bağ evleri var. En ünlüleri Bodega Miraluna; burası 2600 metre yükseklikte dünyanın en yüksek şarap bağı olarak geçiyor. Bodega Isasmendi ve Bodega Puna diğer önemli bağ evlerinden.
Parque Nacional Los Cardones
Kaktüsler Milli Parkı, adından da anlaşılacağı üzere binlerce Fil kaktüsünü barındıran bir park. Parkın büyüklüğü 650 km2 kaktüs tarlasının bulunduğu ova 2600 metrede yer alıyor fakat parkın içerisinde kalan dağların zirvesi 5000 metreyi geçmekte.

Milli parkın tek özelliği kaktüsler de değil. Parkın içerisinde 12 milyon yıl öncesinden kalan dinozor ayak izleri, eski yerli halka ait arkeolojik kalıntılar da bulunuyor. Fakat bu milli park içerisinde herhangi bir altyapı olmadığından parkın içerisine bir erişim bulunmuyor. Bazı yürüyüş sevenler parkın derinliklerine doğru yürüyüş yapsa da pek tercih edilen bir rota değil. Çünkü tamamen açıkta yürüyorsunuz. Ziyaret edenlerin neredeyse hepsi Cachi’den Salta’ya erişim sağlayan Ruta33 üzerinden geçerken parka uğruyor. Yol üzerinde kaktüslerin doğal yaşam döngüsünü anlatan küçük bir ziyaret merkezi var. Hem kaktüslerle fotoğraf çekilmek hem de bilgi almak için birebir.
Bu kaktüsleri Salta ve çevresinde de bir çok yerde görebiliyorsunuz fakat milli parktaki yoğunlukları etkileyici.


Fil Kaktüsü / Dağ Kaktüsü
Latince Echinopsis atacamensis olarak gecen bu kaktüs türü genelde yüksek rakımlı yerlere uygun olarak evrimleşmiş. Kuzey Arjantin, Kuzey Şili ve Güney Bolivya bölgelerinde yaygın olarak görülmektedir. Bu kaktüsün yaşam döngüsünde ilk 10 sene çok riskli dönemdir. Bu dönemde bir kaç santimi geçmeyen büyüklüğü ve daha iğne çıkaramadığından ötürü susuzluğa karşı direnci düşüktür. Fakat bu dönemi atlattıktan sonra ise maşallahları var. Yetişkinlik döneminde 3 metreye ulaşan kaktüslerin ilk çiçeklerini 50 yaşında açtıkları biliniyor. Bizim yakından gördüğümüz örneklerde boyları 4 metreyi aşanlar da bulunuyordu.
Cuesta Del Obispo
Ruta33’den devam edip Salta’ya doğru geçerken yol sizi 3457 metreye tırmandırıp sonrasında zigzaglı bir yol izleyerek yine aşağı indiriyor. Bu geçidin ismi ise Piskopos geçidi. En yüksek noktasındaki bir şapel ve haç ile burayı da işaretlemeyi unutmamışlar fakat manzara harika. Bu noktada bir de değirmen taşı bulunuyor; (Piedra Del Molino) bu taşın zamanında bir kervanın bıraktığı rivayet edilse de ne derece doğrudur emin değiliz.

Dağ geçinden aşağıya inerken nereden çıktığını anlamadığımız ineklere rastladık. Artık iniş bitmek üzereyken yol üzerinde bir başka vadinin efsane görseli için kısa bir mola verdik. Bu vadinin ismi Quebrada del Escoipe.

Salta
Sonrasında ise 1 saat daha yolculuk yaparak Salta şehrine vardık. Salta şehrindeki gezi detayları için aşağıdaki yazımızı okuyabilirsiniz.
İLGİLİ YAZI: Salta Gezi Rehberi
Bu yazımızı beğendiniz mi? Bir arkadaşınızla paylaşarak yayılmasına yardımcı olursanız çok seviniriz. Ayrıca yazılarımızdan haberdar olmak için takip etmeyi unutmayın.
Teşekkür ederiz!
“Arjantin’in Kuzeyi Arabayla Yolculuk Bölüm I” için 3 yorum